T.C. İÇİŞLERİ BAKANLIĞI
WEB SİTESİ GİZLİLİK VE ÇEREZ POLİTİKASI
Web sitemizi ziyaret edenlerin kişisel verilerini 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca işlemekte ve gizliliğini korumaktayız. Bu Web Sitesi Gizlilik ve Çerez Politikası ile ziyaretçilerin kişisel verilerinin işlenmesi, çerez politikası ve internet sitesi gizlilik ilkeleri belirlenmektedir.
Çerezler (cookies), küçük bilgileri saklayan küçük metin dosyalarıdır. Çerezler, ziyaret ettiğiniz internet siteleri tarafından, tarayıcılar aracılığıyla cihazınıza veya ağ sunucusuna depolanır. İnternet sitesi tarayıcınıza yüklendiğinde çerezler cihazınızda saklanır. Çerezler, internet sitesinin düzgün çalışmasını, daha güvenli hale getirilmesini, daha iyi kullanıcı deneyimi sunmasını sağlar. Oturum ve yerel depolama alanları da çerezlerle aynı amaç için kullanılır. İnternet sitemizde çerez bulunmamakta, oturum ve yerel depolama alanları çalışmaktadır.
Web sitemizin ziyaretçiler tarafından en verimli şekilde faydalanılması için çerezler kullanılmaktadır. Çerezler tercih edilmemesi halinde tarayıcı ayarlarından silinebilir ya da engellenebilir. Ancak bu web sitemizin performansını olumsuz etkileyebilir. Ziyaretçi tarayıcıdan çerez ayarlarını değiştirmediği sürece bu sitede çerez kullanımını kabul ettiği varsayılır.
Web sitemizi ziyaret etmeniz dolayısıyla elde edilen kişisel verileriniz aşağıda sıralanan amaçlarla T.C. İçişleri Bakanlığı tarafından Kanun’un 5. ve 6. maddelerine uygun olarak işlenmektedir:
Web sitemizi ziyaret etmeniz dolayısıyla elde edilen kişisel verileriniz, kişisel verilerinizin işlenme amaçları doğrultusunda, iş ortaklarımıza, tedarikçilerimize kanunen yetkili kamu kurumlarına ve özel kişilere Kanun’un 8. ve 9. maddelerinde belirtilen kişisel veri işleme şartları ve amaçları kapsamında aktarılabilmektedir.
Çerezler, ziyaret edilen internet siteleri tarafından tarayıcılar aracılığıyla cihaza veya ağ sunucusuna depolanan küçük metin dosyalarıdır. Web sitemiz ziyaret edildiğinde, kişisel verilerin saklanması için herhangi bir çerez kullanılmamaktadır.
Web sitemiz birinci ve üçüncü taraf çerezleri kullanır. Birinci taraf çerezleri çoğunlukla web sitesinin doğru şekilde çalışması için gereklidir, kişisel verilerinizi tutmazlar. Üçüncü taraf çerezleri, web sitemizin performansını, etkileşimini, güvenliğini, reklamları ve sonucunda daha iyi bir hizmet sunmak için kullanılır. Kullanıcı deneyimi ve web sitemizle gelecekteki etkileşimleri hızlandırmaya yardımcı olur. Bu kapsamda çerezler;
İşlevsel: Bunlar, web sitemizdeki bazı önemli olmayan işlevlere yardımcı olan çerezlerdir. Bu işlevler arasında videolar gibi içerik yerleştirme veya web sitesindeki içerikleri sosyal medya platformlarında paylaşma yer alır.
Oturum Çerezleri (Session Cookies) |
Oturum çerezleri ziyaretçilerimizin web sitemizi ziyaretleri süresince kullanılan, tarayıcı kapatıldıktan sonra silinen geçici çerezlerdir. Amacı ziyaretiniz süresince İnternet Sitesinin düzgün bir biçimde çalışmasının teminini sağlamaktır. |
Web sitemizde çerez kullanılmasının başlıca amaçları aşağıda sıralanmaktadır:
Farklı tarayıcılar web siteleri tarafından kullanılan çerezleri engellemek ve silmek için farklı yöntemler sunar. Çerezleri engellemek / silmek için tarayıcı ayarları değiştirilmelidir. Tanımlama bilgilerinin nasıl yönetileceği ve silineceği hakkında daha fazla bilgi edinmek için www.allaboutcookies.org adresi ziyaret edilebilir. Ziyaretçi, tarayıcı ayarlarını değiştirerek çerezlere ilişkin tercihlerini kişiselleştirme imkânına sahiptir.
Kanunun ilgili kişinin haklarını düzenleyen 11 inci maddesi kapsamındaki talepleri, Politika’da düzenlendiği şekilde, ayrıntısını Bakanlığımıza ileterek yapabilir. Talebin niteliğine göre en kısa sürede ve en geç otuz gün içinde başvuruları ücretsiz olarak sonuçlandırılır; ancak işlemin ayrıca bir maliyet gerektirmesi halinde Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından belirlenecek tarifeye göre ücret talep edilebilir.
BEYLİKLER DÖNEMİ
ÇOBANOĞULLARI BEYLİĞİ
1243 Kösedağı Savaşı’nda Moğollar ile Selçukluları yenmişler. Anadolu’da Türklere ait olan yerler Moğol hakimiyetine geçmiştir. Anadolu’da bu döneme Beylikler Dönemi adı verilir. Selçuklu Devleti, Anadolu’daki hakimiyetini kaybetmiş. Yöresel beylikler hakimiyeti ellerine geçirmişlerdir. Bu beyliklerin çoğu Moğollara bağlılıklarını bildirmişlerdir. Çağa ve doğusunda kurulan beylik bu dönemde Çobanoğulları Beyliği’dir.
Çobanoğulları Beyliği’nin kunucusu İlhanlıların Anadolu valisi Emir Çobandır. Çobanoğulları beyliğinin sınırları, Muzaffer Yavlak Arslan (1280-1291) Çobanoğulları beyi iken, Nic. Gregoros beyliklere ait verdiği listesinde “Sakarya nehrinden Paflagonya’ya kadar olan coğrafi bölgenin Amurius (Emir Çoban) oğullarının hakimiyetinde olduğu görülmektedir.[1]” der.
Paflagonıa Kastamonu civarıdır. Beylikler Dönemininde, Sakarya Nehri ile Kastamonu arasının Çobanoğullarına ait olduğunu görüyoruz. Çağa’da bu açıklamaya göre Çobanoğulları beyliğine bağlı durumda idi. Çağa’nın, Çaka Bey tarafından alınmasından sonra Türkleştiğini ifade etmiştik. Çağa, Türkler tarafından kurulduktan sonra önce Anadolu Selçuklu Devleti’nin idaresine, Moğol istilasından sonra İlhanlılara bağlı bir beylik olan Çobanoğulları beyliğine, Gerede’de Şahin beyin kurduğu Gerede Beyliği’ne ve ardındanda Candaroğulları Beyliğine bağlanmıştır.
CANDAROĞULLARI BEYLİĞİ
Beylikler Döneminde Gerede’de Şah Bey adı verilen bir beyin varlığını biliyoruz. Şah Bey, Gerede ve civarında yaklaşık 1322 tarihine ölümüne kadar hüküm sürmüştür. Şah Bey’in Gerede’de 10 yıl civarında hüküm sürdüğü tahmin ediliyor. Bu sürenin dışında kalan zaman diliminde Gerede ve Çağa civarında Candaroğulları’nın egemen olduğunu görüyoruz.
Candaroğulları Beyliği, Kastamonu ve civarında kurulan bir beyliktir. 1292-1461 169 yıl müddetle devam etmiştir. Candaroğulları’nın-Osmanlılar gibi Oğuzların Kayı boyundandırlar. Dilleri Türkçe, mezhepleri Sünni-Hanefidir.
Candaroğulları Beyliği’nin sınırları genel olarak şu şekildedir: Bugünkü Kastamonu, Sinop, Samsun, Çankırı, Zonguldak illeri ile Çorum ilinin Kızılırmak batısında kalan parçasına yayılmış, hatta Bolu içerilerine kadar girmiştir.[2] Buradanda anlaşıldığı gibi Çağa, Osmanlı Devlet idaresine girene kadar bir dönem Candaroğulları’nın sınırları içinde kalmıştır. Bolu Beylikler Döneminde Bizans Devleti sınırları içinde kalmakta idi.
Candaroğulları Beyliği, Şemseddin Yaman Candar tarafından Eflani’de kurulmuştur. Ondan sonra yerine Gazi Sülayman Paşa geçmiştir. Bunun zamanında Kastamonu alınmış beyliğin merkezi burası olmuştur. Gazi Süleyman Paşa, bir yenden Moğollarla iyi ilişkiler kururken, diğer yandan toprakların genişletmeye çalışmıştır. Önce Gerede, ardındanda Bolu üzerine seferler yapmıştır.
11-OSMANLI İMPARATORLUĞU DÖNEMİ
Çağa’da Türkler yerleştiğinde Selçuklulara bağlı idiler. Ardından Moğolların idaresine girdiler.Anadolu’da Moğol tehlikesi geçmeye başladığında, Bilecik-Söğüt’te kurulan Osmanlı Beyliği güçlenmeye ve çevresindeki topraklara hakim olmaya başladı. Bolu’nun da bu dönemde Konuralp tarafından 1317-1325 tarihleri arasında alındığı sanılıyor. Bolu’nun doğusundaki yerlerde Konur Alp, Şahin Bey, Hızır Bey, Eflagan Bey tarafından Türk hakimiyetine sokulmuştur.[3]
Bolu ve civarının Bizanslılardan alındığı hakkında bilgiler vardır. Fakat Gerede ve Çağa’nın Osmanlılar tarafından savaş yolu ile alındığına dair bir kayıt yoktur. Bunun sebebi olarak burada zaten Müslüman Türklerin olduğu Osmanlıların güçlenmesi ile de onlara kendi rızaları ile katıldıkları gösterilir.
Osmanlı idaresi zamanında Yıldırım Beyazıt (1360-1403) 1393 yıllında Mudurnu, Bolu yoluyla Çağa ve Gerede’ye geldi. Çağa’dan Safranbolu önlerine kadar ilerledi ve Candarlıları mağlup etti.[4] Yıldırım Beyazıt Çağa’da bir camii, medrese ve hamam ile Hamzabey Köyü’nde Yayalar Mahallesi’ne bir çeşme yaptırmıştır. Bu eserlerin bir kısmı günümüze dek kalmıştır. Bazı kaynaklarda Yıldırım Beyazıt’ın bu eserleri Ankara Savaşı’na giderken yaptırdığı yazılıdır. Bu doğru değildir. Bu eserler Yıldırım’ın Safranbolu seferinde veya daha önce yapılmıştır.
1402’de Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt ile Moğol Hakanı Timur arasında yapılacak olan Ankara Savaşı’na Yıldırım Beyazıt, iki koldan gitmiştir. Bunlardan birisi; İzmit, Bolu, Çağa, Gerede üzerindendir. Bolu, Gerede ve Çağa delikanlılarından da bu savaşa katılanlar olmuştur.
Ankara Savaşı 1402’de Ankara’da yapılmıştır. Moğol orduları, Osmanlı ordusunu yenmiştir.Bunun sonucunda da Osmanlı Devleti geçici bir süre dağılmıştır. Ankara Savaşı Müslüman iki ulusun yaptığı, üzücü bir savaştır. Sonuçları da Osmanlı açısında üzücü olmuştur. Bu savaşta yüz binlerce Müslüman ölmüştür. Osmanlı Devleti Fetret Devrine girmiştir.
1402’de Osmanlı ordusu yenilip, Beyazıt’ta esir düşünce bozulup geri kaçan askerler yine aynı yolla Gerede-Çağa-Bolu-İzmit geri dönmüşlerdir. Timur’un Osmanlı askerlerini takip için gönderdiği birlikler Gerede-Çağa-Bolu halkı tarafından etkisiz hale getirilmişler.[5]
Timur savaşı kazanınca Yıldırım Beyazıt’ı yanına aldı. Bir süre sonra Yıldırım Beyazıt intihar etti. Timur, Beyazıt’ın oğlu Mustafa Çelebi ile başkenti Semerkant’a döndü. Veliaht Süleyman Çelebi Rumeli’de, İsa Çelebi Balıkesir taraflarında, Çelebi Mehmet Amasya’da hükümdarlıklarını ilân ettiler. Yıldırım Beyazıt’ın oğulları arasında savaş çıktı.
Çelebi Mehmet yanında bin kişi ile Çağa üzerinden Amasya’ya giderken, Kastamonu Bey’i İsfendiyar Bey, Çelebi Mehmet’i Amasya tarafına geçirmek istemedi. Yolunu kesebilmek için bin kişilik bir kuvvet ile Kara Yahya’yı Çelebi Mehmet’in üzerine gönderdi. Kara Yahya Ankara ile Bolu arasında Şehzade Mehmet’e karşı durdu. Savaşta Kara Yahya bozguna uğradı. Ağırlıklarıyla beraber Tosya’ya kaçtı. Şehzade Bolu’ya geldi.
Şehzade Mehmet Çelebi bu iç çekişmeler döneminde Amasya-Gerede-Çağa ve Bolu’da ikâmet etti. Çağa kısa bir sürede iki Osmanlı sultanını ağırlama şerefine erdi.Bir süre sonra Çelebi Mehmet diğer kardeşlerini alt ederek Osmanlı padişahı oldu.
ÇAĞA’DAN GEÇEN PADİŞAHLAR
Fatih Sultan Mehmet (1430-1481) Amasra üzerine yürürken İzmit- Sapanca-Akyazı-Bolu-Çağa-Gerede-Bartın yolunu takip ederek Amasra’ya gelmiştir. Amasra’yı alınca yine aynı yolla geri dönmüştür.[6]
Fatih Sultan Mehmet bu savaşa giderken Çağa bölgesinden geçişte sık ormanlıklar nedeniyle ulaşımda sıkıntı çektiği rivayet edilir. Anlaşılan eski zamanlarda bu bölgeler sıkı ormanlık imiş.
Sultan Süleyman (kanuni) (1494-1566) 16 yaşından sonra Bolu’ya sancak beyi oldu. Daha sonra Kırım’da Kefe’de sancak beyliğine gönderildi.[7]
IV. Murat (1612-1640) İran’da Revan’ı fethettikten sonra İstanbul’a Çerkeş, Hamamlı, Gerede, Çağa, Bolu, Dibek Hanı, Mudurnu, Göynük, Taraklı ve Geyve, Sapanca yolu ile dönmüştür. IV. Murat’ın yanında ordusu ve cephanesi de vardı. IV. Murat Gerede ve Bolu’da konaklamış, Çağa’dan durmadan geçmiştir.
XVI. yüzyılda Özdemiroğlu Osman Paşa Kırım Seferi’nde Bolu-Gerede-Çağa ve Kastamonu yolunu takip etmiş ve mevsiminde kışa rastlaması sebebiyle büyük zayiat vermiştir.[8]
ŞABAN-I VELİ
Çağa’ya gelenlerden biriside Şaban-ı Veli’dir. Şaban-ı Veli küçük yaşlarda İstanbul’a giderek tefsie, hadis, fıkıh ilimleri öğrendi. Kastamonu’ya dönerken Bolu’da Hayrettin-i Tokadi Hazretlerinin yanına uğradı. Halveti Tarikatının büyüklerinden olan Hayrettin-i Tokadi, Şaban-ı Veli’yi Kastamonu’ya göndermedi. Şaban-ı Veli, Hayrettin-i Tokadi’ye senelerce hizmet etti. Hocası, 1535(H. 941) de vefatından sonra halife oldu. Şaba-ı Veli Kastamonu’ya giderek halkı irşad etti.[9]
Bolu’da Hayrettin-i Tokadi Hazretlerinin yanında yetiştikten sonra Kastamonuya giderken Çağa’ya uğramış. Burada fakir haline acıyıp gel sana at bakıcılığı verelim de güt denilmiş, O da zaten ben insanları güdüyorum” demiştir.[10]
EVLİYA ÇELEBİ
Osmanlı İmp.luğu döneminde Çağa ile ilgili en geniş bilgiyi Evliya Çelebi’den alıyoruz. Evliya Çelebi 1647 yılında Defterdarzade Mehmet Paşa ile Erzurum seyahatine giderken Çağa hakkında önemli bilgiler verir. Çelebi Çağa için şöyle der:
“1057 senesinde Defterderzade Mehmet Paşa ile Erzurum seyahatine giderken ta Tosya’ya varıncaya kadar köy ve kasabalar mufassal yazılmıştır. Buradan Çağa Kasabasına geldik.
Çağa Kasabası; yüz elli akçelik kazadır. Kethüda yeri (Devlet adamlarının ve varlıklı kimselerin işlerini gören kimse) yeniçeri serdarı, subaşısı (şehirde inzibat amiri) vardır. Gayet mamur, bağlı bahçeli köyleri vardır. Kasabasında camii, han ve hamamı, mescitleri, küçük çarşısı vardır. Çağa şehri yayı derler bir çeşit yayı olur ki kara ve denizde seyahat eden kimseler kullanırlar, asla başları bir tarafa yalkımaz ve başları birbirine kavuşmaz. Acarlızilisi yani halısı, yer otu olur. Ahalisi Tüktür.
Çağa Gölü, dört tarafı 47 pare mamur köylerle müzeyyen bir göldür. Etrafı 11 mildir. İçinde adası yoktur. Derinliği 20 kulaçtır. Suyu tatlı olduğundan ahalisi kenarında sabun sürmeden bir gömleği beyaz gülpenbe gibi yaparlar. Yedi çeşit balığı olur ki her biri beşer onar okka turna, kazayan, yılar, alabalığın çeşidi olur ki asla balık kokusu yoktur. Ağırlık, hararet, kuruluk vermez.[11]Bu balıkların eti gayet kuvvet vericidir. Çünkü bu gölde hasıl olan (yel otu) kökünü yerler. Cenab-ı Bari bu gölde o kadar yel kökü halk eylemiştir ki bütün Çağa ahalisi mevsiminde bunları suda toplayarak iplere dizerler. Başkaca bezirganları vardır. Bütün şehirlere yük yük götürüp ticaret ederler. Gayet faydalıdır. Bir adamın midesi gaz yapsa, hazımsızlığa tutulsa yemekten evvel bu kökten bir miktarı kullanırsa mide ve karnında asla gaz komayıp yemeğe iştaha verir ve göz kuvvetini ziyade eder. Gerçe Osmanlı ülkesinde Azak ve Kanije yel otları meşhurdur ama hiçbirisi bunu tutmaz. Buradan Murtaza Paşa Efendimiz hakiri hediye ile Kastamonu’da Şaban Efendi halifesi İsmail Efendi adli azize gönderdi.”[12]
Evliya Çelebi’nin Çağa Gölü hakkındaki yazdıklarını daha önce anlatmıştık.Çelebi, Çağa kasabası hakkında önemi bilgiler verir. Çelebi’nin Çağa’yı ziyaret ettiği tarihte Çağa subaşılıktır. Yani Bolu’ya direk bağlıdır. Nüfusu da oldukça kalabalıktır. Çağa’nın Osmanlı döneminde kalabalık bir yer olduğunu, fakat zamanla gittikçe küçüldüğünü tarihsel gelişimi açısında söyleyebiliriz. Yine Çağa’da dini anlamda da lider vasfında kişilerin varlığını görüyoruz.
Çelebi’nin sözünü ettiği Murtaza Paşa hakkında bligiye sahip değiliz. Belki Çağa nahiyesinin idarecilerinden birisi yada dini önderlerindendi. Evliya Çelebi’yi Şaban-ı Veli’nin halifelerinden birisine hediye ile göndermesi, Çağa’da Halveti tarikatı mensuplarının olduğuna delildir.
ÇAĞA YANGINI
Çağa, Oğuz Türkleri tarafından kurulmuş, gelişmiş, imar edilmiştir. Önceleri büyük bir yerleşim yeri iken sonraları küçülmüş, önemini kaybetmiştir. İlk zamanlarda bir kaza iken, daha sonra bir nahiye olmuştur. Çağa gelişim dönemlerinde Osmanlı coğrafyası içinde Osmanlı kültürünü de yaşamıştır. Çağa’da bunun sonucu olarak idari anlamda kadılık, subaşılık, nahiye müdürlüğü gibi idari örgütler kurulurken dini, sosyal kurumlarda yerini almıştır. Bu kurumlar Medrese, tekkeler, zaviyeler, iptidai mektebi, cami, köprü gibi..
Çağa bu özellikleri ile 1900’lü yılların başına kadar gelmiştir. Ne yazık ki bu tarihlerde Çağa’yı büyük felaketler beklemektedir. Çağa’nın yerleşim alanı dar bir vadi üzerindedir. Buda yerleşimin dar, binaların bitişik olmasını zorunlu kılmıştır. Evlerin bitişik ve ahşaptan olması sonun başlangıcıdır. Çağa üst üste dört yangın geçirir. Bu yangınların sonuncusu hepsinden daha büyük ve şiddetli olur. Yangınlar sonunda Çağa’nın neredeyse tamamı yanıp kül olur. Sadece evler değil, medrese, tekke, okullar, kahvehaneler… Çağa’da yanan sadece binalar değildir. Neredeyse bin yıllık tarih, kültür, medeniyet yanıp kül olmuştur.
Çağa’da meydana gelen yangınla ilgili evrakları Osmanlı Devlet Arşivlerinde bulmak mümkündür. Yangın 1327 (1909) tarihinde olmuştur. Bunu Osmanlı Devleti’nin Sadaret Makamına (Bugünkü Başbakanlık) yazılan Osmanlı arşiv belgesinden anlıyoruz.[13] Yangının neden çıktığı belirtilmeyen yazıda, hasar detaylı olarak verilmiştir.
Yangının ardından Osmanlı devleti, Çağa’ya gereken yardımları yapmaya çalışır. Acil birtakım kararlar alınır. Tedbirlerden biriside Çağa’nın başka bir yere taşınmasıdır.
REŞADİYE’NİN KURULMASI
Çağa yerleşimi başka bir yere taşınacaktır. Çağa kasabasının başka bir yere taşınması fikri halk tarafından kabul edilmiş ve yerleşim için en uygun yer aranmıştır. Bu yer Deliler Köyü’ne bağlı Gölağzı (Mumpınarı) olarak tespit edilmiştir.
Yer tespiti için yapılan çalışmalar sonucu üç yer gösterilir. Bunlar;
1-Seymenoğlu Değirmeni (Nallar Boğazı)
2-Doğancı Ovası
3-Gölün güneyi, şu anki yerleşim yeri.[14]dir. Sonuç olarak yeni kurulacak yerleşimin Çağa Gölü’nün güneyine Gölağzı (Mumpınarı)na kurulmasına karar verilir.
Kurulacak olan yeni yerleşim yeri tespit edilince, buraya bir de isim gerekmektedir. Bu isim tespiti de Çağa halkı tarafından yapılır. Yeni yerleşimin ismi “Reşadiye” olacaktır. Sırası ile Gerede Kazası, Bolu Mutasarrıflığı ve İstanbul’un onayı ile isim kabul edilir.
Reşadiye, 1910 ve 1911 yıllarında imar çalışmalarına sahne olur. Cami ve çeşme ile Okul yapılır. Çağa’dan halk yeni yerleşime göç etmeye başlar. Reşadiye’nin kuruluş tarihi, ilk binaların inşa tarihi olan 1910 olarak kabul edilebilir.
ATATÜRK’ÜN REŞADİYE’Yİ ZİYARETİ
Reşadiye gün geçtikçe büyümüştür. Ankara-İstanbul karayolunun Reşadiye’nin içinden geçmesi, (şimdiki Sultan Reşad Caddesi) nedeniyle ekonomi gelişmiş, Çağa dışında diğer köylerden de göç almaya başlamıştır. 17 Temmuz 1934’de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, Ankara’dan Bolu’ya giderken önce Gerede sonrada Reşadiye’ye geldi.
. Reşadiye halkı Atatürk ve yanındakileri karakolun karşısında coşkun bir sevinçle karşıladılar. Yollara halılar serilmişti. Atatürk ve yanındakiler arabalardan indiler. Reşadiye İlkokulu’ndan iki kız öğrenci etrafı çiçeklerle süslenmiş Atatürk resmini ona doğru giderek verdiler. Atatürk onları sevdi, okşadı. Reşadiye İlkokulu öğrencileri öğretmenlerinin işaretiyle şu şarkıyı seslendirdiler:
Hoş geldin Büyük Gazi hoş geldin
Seni biz candan severiz
Seni biz candan severiz
Sana feda canımız
Sana feda canımız
Bize bir yeni vatan verdin tarihleri doldurdu
Hep sonsuz inkılâpların.
Konuklar millet bahçesine davet edildiler. Reşadiye’nin ileri gelenleri ile Atatürk arasında şu konuşmalar geçti:
-Siz buraya nereden geldiniz?
-Çağa’dan Paşam. Çağa’da birkaç yangın oldu 1910’daki büyük yangından sonra tamamen buraya yerleştik.
-Tamam. O zaman Çağa yanmış. Orası Eskiçağa, burası yeni kurulduğu için Yeniçağa. Burası bundan sonra Yeniçağa olarak anılsın.
-Nahiye olmak istiyoruz paşam.
-Tamam dileğinizi yerine getireceğim. Bir daha ki gelişimde burayı nahiye olarak görmek istiyorum. Hayırlı uğurlu olsun.
-Şağ olun, var olun paşam.
-Çok güzel bir memleketiniz var. Daha önce görmüş olsaydım belki payitahtı buraya kurdururdum.[15]
Atatürk daha sonra buradan hareketle yanındakilerle beraber Bolu’ya gider. Reşadiye halkı nahiye olmanın da sevinci ile Atatürk’ü uğurlar. 1934’de Dahiliye Vekaleti’nin (içişleri Bakanlığı) kararı ile Reşadiye adı “Yeniçağa” olarak değişir. Çağa Köyü de Eskiçağa olacaktır.
ÇAĞA’NIN GEÇİRDİĞİ İDARİ EVRELER
Osmanlı İmparatorluğu döneminde Çağa’nın geçirdiği idari evreler şöyledir.
1-Kütahya Eyaleti, Bolu Sancağı, Çağa Nahiyesi (1395-1692)
2-Bolu Voyvodalığı’na bağlı Subaşılık. (1692-1812)
3-Bolu-Viranşehir Sancağı’na bağlı 19 kazadan birisi Çağa’dır. (1812-1864)
Osmanlı padişahı Abdülaziz (1830-1876) döneminde 1864 yılında “Vilayet Nizamnamesi” yürürlüğe konuldu. Buna göre, Osmanlı İmparatorluğu’nun mülki yapısında bu tarihe kadar devam etmiş olan eyalet, sancak, kaza yerine yenileri kabul edildi. Vilayet, mutasarrıflık, kaza ve nahiye yapısı uygulamaya sokuldu.
4-Kastamonu Vilayeti, Bolu Mutasarrıflığının 31 kazasından biri de Çağa idi.
5-1870-1871-1872-1873 yıllarında bu kaza sayısının beşe indiği Çağa’nın bu kazalar arasında yer almadığını görüyoruz.
6-1878 Devlet Salnamesine göre, Kastamonu Vilayeti, Bolu Sancağı’nın, Gerede Kazası’nın nahiyesidir.
7-1890 Devlet Salnamesi’ne göre de; Bolu Mutasarrıflığı, Gerede kaza, Çağa Gerede’nin nahiyesidir.
8-1908-1916 yılları arasında Bolu vilayet, Gerede kaza, Çağa nahiyedir.
[1] Nic. Gregoras I., s,214 naklen P. Wittek, Menteş Beyliği s,17 d.not. 42
[2] Devletler ve Hanedanlar, Yılmaz Öztuna s,80
[3] Bolu 1998 Yıllığı s, 56
[4] Bolu 1998 Yıllı s,71
[5] Gerede s,31-32
[6] M.Z. Konrapa. Bolu Tarihi s176-177
[7] Aynı eser. S,184
[8] Gerede s,32-33
[9] Evliyalar Ansiklopedisi cilt 11 s,112
[10] Menkıbe-i Şaban-ı Veli ve Türbenamesi s.144 – Güzellikler Diyarı Yeniçağa s, 108
[11] Evliya Çelebi, Syahatname İstanbul-1970 s,137
[12] Aynı eser.
[13] Osmanlı arşivlerinden temin ettiğimiz bu belgelerin orijinallerinin fotokopisini ve çevirilerini kitabın son kımında “Levhalar” başlığı altında verdik.
[14] Güzellikler Diyarı Yeniçağa İlçesi s.
[15] Güzellikler Diyarı Yeniçağa İlçesi s, 25-26
© 2025 - Yeniçağa Belediyesi - Tüm Hakları Saklıdır
© 2025 - Yeniçağa Belediyesi - Tüm Hakları Saklıdır